Türk Medline
Dokran

ERİTEMA NODOZUM TANISI ALMIŞ PEDİATRİK HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: 6 YILLIK DENEYİM

MEHMET KÜÇÜK, DEMET CAN, MURAT HIZARCIOĞLU

Balıkesir Medical Journal - 2018;2(1):60-69

Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Kardiyoloji Bölümü, Samsun

 

Amaç: Bu çalışmada; eritema nodozumun (EN) klinik semptomlarını, laboratuar özelliklerini ve tedavilerini belirlemenin yanı sıra etyolojik nedenlerini araştırmak ve idiopatik veya sekonder EN tanısı için öngördürücü faktörleri saptamak amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntem: Bu amaçla; hastanemize 2006-2012 yılları arasında, bacakların ön yüzünde ağrılı eritemli nodozite nedeniyle başvuran, klinik, laboratuvar ve patolojik incelemeler sonucunda eritema nodozum tanısı almış 36 pediatrik hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Olguların yaşları, cinsiyet dağılımı ve başvuru ayları belirlenmiş, geliş yakınmaları, yakınmanın süresi, öz ve soy geçmişleri kaydedilmiştir. Hastaların hemogram, eritrosit sedimentasyon hızı (ESH), C-Reaktif Protein, ASO, ANA, gaita direkt bakı, gaita kültürü, boğaz kültürü, idrar tahlili, PPD sonuçları değerlendirilmiştir. Tanı konulamayan olguların hepatit, CMV, EBV serolojileri, Parvovirus B19 IgM, Mikoplazma IgM, Brusella ve Salmonella agglutinasyon testleri araştırılmıştır. Sarkoidoz, kollajen doku hastalığı ve Behçet Hastalığı düşünülen olguların göz muayene sonuçları kaydedilmiştir. Bulgular: Eritema nodozum tanısı alan ve çalışmaya dahil edilen grubun 16’sı kız, 20’si erkek hastalardan oluşmaktadır. Olguların % 47’sinde EN, idiyopatik olarak değerlendirilmiştir. Etiyoloji saptanan ve sekonder olarak değerlendirilen olgularda post-streptokokkal EN ilk sırayı almıştır. Bu tanıyı Salmonella enteriti, Bruselloz, Hodgkin hastalığı, Ailevi akdeniz ateşi, Kollajen doku hastalığı, ilaç kullanımı, Granülomatöz lenfadenit etiyolojileri izlemiştir. İdiyopatik ve sekonder EN’lu hastaların ESH ve ASO değerleri karşılaştırıldığında; her iki parametrenin sekonder olgularda daha yüksek olduğu ve aradaki farkın istatiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Sonuç: Çalışma grubumuzda, olguların büyük çoğunluğu iyi bir prognostik seyir göstermiştir. Ancak nadir de olsa, EN’un altta yatan ciddi hastalıklara sekonder olarak gelişebileceği, lenfadenopati, hepatosplenomegali varlığı ve eşlik eden sistemik belirtilerin bulunması durumunda olguların malignansi açısından değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.