Türk Medline
Dokran

HİPOFİZ MAKROADENOMU OLAN 25 HASTANIN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

AYŞE ÇIKIM, ÖZKAN ATEŞ, LEZZAN KESKİN, CELAL ÖZBEK ÇAKIR, KERİM ÇIKIM, ÖZCAN TARIM

Annals of Medical Research - 2004;11(3):135-141

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD, Endokrinoloji ve Metabolizma BD, Malatya

 

Amaç: Bu çalışmanın amacı, 2000-2004 yılları arasında Nöroşirurji ve Endokrinoloji Kliniklerimizde tedavi edilen hipofizer makroadenomlu 25 hastanın (15 kadın, 10 erkek, yaş ortalaması 43.24 ± 15.44 yıl) retrospektif olarak incelenmesidir. Yöntem: Hastalar demografik ve endokrinolojik bulgulara, tümörün çapı, yayılımı ve operasyon şekline göre değerlendirilmiştir. Bulgular: Olguların 12'si klinik olarak non-fonksiyone adenom (CNFT), 6'sı prolaktinoma, 5'i akromegali ve 2'si kranyofarinjiomadır. CNFT'lü vakalarda erkekler (%58.3), akromegali (%80) ve prolaktinomalarda (%66.6) ise kadınlar çoğunluktaydı. Kranyofarinjiomalı iki olgu da kadındı. Baş ağrısı (%52) görme bozuklukları (%36) ve hipogonadal semptomlar (%16) başvuru anında belirtilen en sık şikayetlerdi. Hipogonadotropik hipogonadizm ve hipopitüitarizm tedavi öncesi tespit edilen en sık endokrinolojik bozukluklardı. Hastaların 18'i tümör özelliğine göre transsfenoidal (n=10, %40) yada transkranyal yoldan (n=8, %32) opere edildi. Nüks oranı %22.2 bulundu. Operasyonlardan sonra hipopitüitarizmin %28'den %50'ye (n=9), ve kalıcı diabetes insipidusun %4'ten %27.8'e (n=5) yükseldiği görülürken, vizyon bozukluklarının % 48'den %20'ye, oftalmopleji oranının ise %20'den %4'e düştüğü görüldü. Sonuç: Her ne kadar hipofiz adenomlarında yeni tedavi yaklaşımları umut vaat ediyorsa da, makroadenomlar gerek kitle etkileri gerekse operasyona bağlı nedenlerle endokrinolojik ve cerrahi açıdan hala ciddi bir sorun olarak görünmektedir.