Türk Medline
Dokran

LENFANJİTİS KARSİNOMATOZA TANISI ALAN OLGULARIN ÖZELLİKLERİ

SEVDA ŞENER CÖMERT, COŞKUN DOĞAN, BENAN ÇAĞLAYAN, ALİ FİDAN, ELİF TORUN PARMAKSIZ, BANU SALEPÇİ

İzmir Göğüs Hastanesi Dergisi - 2013;27(3):173-180

Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Kliniği, İstanbul, Türkiye

 

Kanserde intratorasik metastazların %30-40 oranında olduğu ve %6-8’inin de lenfanjitis karsinomatoza (LK) olduğu bilinmektedir. LK olgularında primer tümör ne olursa olsun prognoz kötü ve survi kısadır. LK tanısında altın standart biyopsi materyalinin sitopatolojik incelemesi olmakla beraber, birçok olguda solunum fonksiyonları ve performans durumunun kötü olması nedeniyle klinik ve radyolojik yaklaşımla yetinilmektedir. LK olgularının klinik, radyolojik özelliklerini ve tanı yaklaşımlarını ortaya koymak ve literatür eşliğinde tartışmaktır. 2005-2010 yılları arasında kliniğimizde LK ön tanısı ile yatırılan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Sitopatolojik ve/veya klinik/ radyolojik olarak LK final tanısı konulan olgular çalışmaya dahil edildi. Olguların demografik bilgileri, bilinen primer maligniteleri, primer malignitelerinin tanı alma zamanı, klinik ve radyolojik bulguları, solunum fonksiyon testleri, arter kan gazı değerleri, yapılan tanısal işlemler, sitopatolojik tanıları kayıt edildi ve değerlendirildi. Yaş ortalamaları 52.2±14.6 (min:21;max:85) olan, 17 (%54.8) erkek, 14 (%45.2) kadın toplam 31 olgu çalışmaya dahil edildi. Olguların %90.3’ünde dispne, %77.4’ünde öksürük, %54.8’inde kilo kaybı, %16.1’inde ise hemoptizi şikayeti vardı. Akciğer grafilerinde en sık görülen lezyon (21 olgu, %67.7) bilateral, retikülonodüler infiltrasyondu. Olguların tümünün bilgisayarlı toraks tomografisinde interlobüler septal kalınlaşmalar ve retiküler/retikülonodüler infiltrasyonlar mevcuttu. 23 (%74.2) olguda lezyonlar bilateral, 8 (%25.8) olguda ise unilateraldi. Bu lezyonlara 15 (%48.4) olguda multipl mediastinal lenfadenopati, 14 (%45.2) olguda ise plevral sıvı eşlik etmekteydi. Olguların 18 (%58.1)’inin bilinen bir malignite tanısı mevcut iken 13 (%41.9) olgunun malignite öyküsü yoktu. LK için tanı yöntemleri incelendiğinde 19 (%79.2)’una bronkoskopik yöntemler ile [forseps biyopsisi (%29.1), bronş lavajı sitolojisi (%29.1), fırçalama (%66.6), transbronşial biyopsi (%50)], 1(%3.2)’ine balgam sitolojisi ile sitopatolojik tanı konulmuştu. On bir (%35.5) olguda ise LK tanısı klinik/radyolojik olarak konuldu. LK’nın kesin tanısı sitopatolojik olarak konur. LK tanısında bronkoskopik yöntemler oldukça etkindir. Bilinen bir malignite tanısı olsun veya olmasın, progresif nefes darlığı, öksürük, kilo kaybı şikayetleri olan olgularda, radyolojik olarak retikülonodüler infiltrasyonların varlığında LK ayırıcı tanıda akılda tutulmalıdır.Genel durumu bronkoskopiye uygun olamayan olgularda radyolojik ve diğer sitopatolojik tanı yöntemleri kullanılmalıdır.