Türk Medline
Dokran

STAPHYLOCOCCUS AUREUS SUŞLARINDA METİSİLİNE DİRENÇ ORANINDAKİ DEĞİŞİM: METİSİLİNE DİRENÇ AZALIYOR MU?

MURAT TELLİ, YAVUZ OKULU, YAĞIZ PAT

ANKEM Dergisi - 2018;32(3):103-108

Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji AD, AYDIN

 

Staphylococcus aureus, tüm dünyada morbidite ve mortalitesi yüksek enfeksiyonlara neden olabilen önemli bir bakteridir. S.aureus suşlarında metisiline karşı direncin ortaya çıkmasından sonra, metisiline dirençli S.aureus (MRSA) klonları dünyada ciddi nozokomiyal enfeksiyonlara neden olmuştur. Doksanlı yıllarda ise toplumda, cilt ve yumuşak doku enfeksiyonlarına neden olan farklı S.aureus klonları ortaya çıkmıştır. Günümüzde MRSA, hastanelerde olduğu kadar toplumda da çeşitli enfeksiyonlara yol açan önemli bir enfeksiyon etkeni haline gelmiştir. Çalışmamızın amacı, Ağustos 2007 - Temmuz 2008 tarihleri arasında izole edilmiş S.aureus suşları ile 2016 yılı içerisinde izole edilmiş suşların metisiline direnç oranlarını karşılaştırmaktır. Çalışmamıza dahil edilen 376 S.aureus suşunun 100’ü Ağustos 2007 - Temmuz 2008 tarihleri arasında, 276’sı 1 Ocak 2016 - 31 Aralık 2016 tarihleri arasında Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Laboratuvarı’na gönderilen klinik örneklerden izole edilmiştir. S.aureus suşlarının tanımlanmasında tam otomatik bakteri tanımlama sistemi Phoenix® (BD Diagnostic Systems, ABD), DNaz, mannitol tuz agarda üreme ve koagülaz testleri kullanılmıştır. Antimikrobiyal duyarlılık, Phoenix® (BD Diagnostic Systems, ABD) tam otomatik duyarlılık sistemi ve disk difüzyon yöntemi ile belirlenmiştir. Duyarlılık sonuçları Clinical Laboratory Standards Institute (CLSI) ve The European Committee on Antimicrobial Susceptibility Testing (EUCAST) kılavuzlarına göre yorumlanmıştır. Çalışmamızda, Ağustos 2007 - Temmuz 2008 tarihleri arasında elde edilen S.aureus suşlarının % 34’ü metisiline dirençli bulunmuştur. 2016 yılında ise S.aureus suşlarında metisiline direnç % 15.3 olarak bulunmuştur. MRSA oranlarının dokuz yıllık zaman süresi içerisinde % 34’ten, % 15.3’e düştüğü gözlenmiştir (p<0.05). Çalışmamızda hem invazif hem de invazif olmayan izolatlar kullanılmış olmasına rağmen hastane kaynaklı MRSA (HK-MRSA) ve toplum kaynaklı (TK-MRSA) suşları arasında ayrım yapılamamıştır. İnvazif MRSA enfeksiyonlarındaki bu azalma, enfeksiyon kontrol prosedürlerindeki gelişmelere bağlı olabilir. Ancak, sadece invazif örneklerin değerlendirilmesi MRSA oranının saptanmasında yetersiz kalabilir. Cilt ve yumuşak doku enfeksiyonları gibi non-invazif enfeksiyonlara neden olan TK-MRSA suşlarının, artan öneminden dolayı, alınan önlemlerin S.aureus üzerinde ne kadar etkili olduğunun tam olarak anlaşılabilmesi için, hem invazif hem de non-invazif izolatları içeren, HK-MRSA ve TK-MRSA suşları arasında geniş çaplı epidemiyolojik çalışmalara ihtiyaç vardır.