Türk Medline
Dokran

VENA KAVA SUPERİOR SENDROMUNDA ENDOVASKÜLER TEDAVİ YÖNTEMİNİN ETKİNLİĞİ

GÜZİN GÖNÜLLÜ, CÜNEYT ERDOĞAN, TÜRKKAN EVRENSEL, ENDER KURT, MUTLU DEMİRAY, MURAT ARSLAN, ÖZKAN KANAT, AHMET URSAVAŞ, AYŞE GÖZKAMAN, OSMAN MANAVOĞLU

Bursa Devlet Hastanesi Bülteni - 2004;19(3):139-143

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Bursa

 

Vena kava superior sendromu (VKSS), genellikle ileri dönemdeki malign hastalıklara bağlı olarak gelişir. Maligniteye bağlı VKSS tedavisinde ilk basamak olarak radyoterapi ve/veya kemoterapi önerilmekle beraber semptomları kısa zamanda gidermesi ve hayat kalitesini hızla düzeltmesi nedeniyle endovasküler tedavi yöntemleri giderek güncellik kazanmaktadır. Çalışmamıza Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji ve Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'na başvuran ve tanı aldıktan sonra Radyoloji Bilim Dalı'na yönlendirilen VKSS tanık 12 hastada endovasküler tedavi sonuçları değerlendirildi. Histopatolojik inceleme sonucu hastaların 4'ü küçük hücreli akciğer kanseri, 7'si küçük hücreli olmayan akciğer kanseri, Fi mezotelyoma idi. Tüm hastalara self expandable nitinol tip stent uygulandı. Semptomların şiddet değişiklikleri işlem öncesi ve sonrası Kishi skorlamasına göre değerlendirildi. Kishi skoru, işlem öncesi ortalama 5.67±F23 iken işlem sonrasında 1.33±0.88 olarak saptandı. Aradaki fark istatiksel açıdan anlamlı bulundu (p<0.05). İşlem sonrasında hastaların tümünde klinik rahatlama sağlandı (%100). Hastaların sadece 1'inde nüks gelişti. Nüks gelişmeyen hastaların 9'u (%82) VKSS kliniği gelişmeden primer maligniteye bağlı olarak kaybedildi. Hastaların 2'si (%18) asemptomatik olarak halen yaşamaktadır. Vakaların stent işleminden sonra yeniden aynı semptomların ortaya çıkmasına kadar geçen süre ortalama 9 ay (F24) olarak değerlendirildi. Sonuç olarak, kanser hastalarında VKSS geliştiğinde kemoterapi ve/veya radyoterapi yöntemleri ile başarı sağlanamadığında, endovasküler tedavi seçeneği gerek kısa sürede yanıt alınması gerekse yan etki profilinin kabul edilebilir oranda olması nedeniyle ümit verici tedavi seçeneği olarak görünmektedir.