Türk Medline
Dokran

LOKAL İLERİ MEME KANSERİ VE TARTIŞMALI KONULAR

VAHİT ÖZMEN

European Journal of Breast Health - 2011;7(4):191-195

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi AD, İstanbul, Türkiye

 

Meme kanserinin sıklığı ve mortalitesi gelişmiş ülkelerde azalmakta iken, Türkiye’de ve diğer gelişmekte olan ülkelerde artmaktadır.Önümüzdeki yıllarda bu hastalık Türkiye ve benzer yapıdaki ülkelerin önemli bir sağlık problemi olacaktır. LİMK toplum tabanlı mamografik tarama uygulanan ülkelerde yaklaşık %5 oranında görülmekte olup, bu oran düşük/orta gelirli ülkelerde %50’nin üzerindedir. LİMK olan hastaların %5-10’unda sistemik yayılım vardır. Bu nedenle hastalar, sistemik yayılım yönünden değerlendirilmelidir. LİMK olan hastalarda tedaviye kemoterapi(NAK) ile başlanması, standart bir tedavi olarak kabul edilmektedir. NAK’ın, sistemik olarak kabul edilen tedaviye erken başlanması, tedaviye cevabın in vivo olarak değerlendirilebilmesi, meme koruyucu cerrahi oranını artırması ve cerrahi tedaviyi kolaylaştırması gibi avantajları vardır. Ancak, tedaviye cevapsızlık ve tümörün progresyonu, cerrahi tedavinin güçleşmesi, patolojik tümör ve aksilla durumunun öğrenilememesi gibi dezavantajları da düşünülmelidir. LİMK’da prognostik ve prediktif faktörler, erken evrede bilinen faktörlere benzer, ancak NAK’a patolojik cevap, bu hastalarda en önemli prognostik ve prediktif faktördür. İkinci jenerasyon kemoterapötik ilaçlar (taksanlar) ve trastuzumabın tedaviye eklenmesi patolojik tam cevap oranını artırmakta ve prognozu iyileştirmektedir. LİMK sonucu tedaviye iyi cevap alınan olgularda MKC düşünülebilir. Ancak, bu hastalarda lokal/bölgesel nüks oranı daha yüksek olduğundan çok dikkatli bir seçim yapılmalıdır. NAK sonrası aksillası negatif olan hastalarda, SLNB yapılması, SLN’yi bulma oranı daha düşük ve yanlış pozitiflik oranı daha yksek oduğu için, hala tartışmalıdır.